31 Ocak 2012 Salı

Kış içeceği

Dışarıda lapa lapa kar yağıyor, canımız sıcak bir şey içmek istedi. Sahlep içsek dedik evde sahlep yok, boza içsek dedik leblebi yok, e böyle karlı bir akşam da sıcak bir içecek olmadan geçmez.. Acil bir çözüm bulmalı, ne yapmalı...Hemen dolaba koşmalı, eldekilerden bir çay icad edilmeli, öyle bir icat olmalı ki evdeki çocuklar bile içebilmeli, kolay ve hızlı hazırlanmalı, lezzetli ve sağlıklı olmalı :)





Meyveli Kış Çayı

1 tutam karanfil
1 kabuk tarçın
1/4 portakal kabuğu
1 avuç kurutulmuş vişne (bende vardı, sizde yoksa elma kabuğu da koyabilirsiniz)
1/2 litre su

Tüm malzemeleri küçük bir tencereye veya çaydanlığa koyup 15-20 dakika kadar kaynatın, servis sırasında istediğiniz kadar şekerle tatlandırabilirsiniz. Çay bittikten sonra dibinde kalan vişneleri yemeyi unutmayın :)
Afiyet olsun..

27 Ocak 2012 Cuma

Zeytinyağlı şık kereviz...

Madem eni konu kıştayız ben de bir kış klasiği pişireyim dedim.
Bu sefer, sivri tadını herkes sevmese de küçük dokunuşlarla çok lezzetli bir hale gelen kereviz beyi misafir ettim mutfağıma. Tadını yumuşatmak için ister içine patates katın, ister baharatlarla pişirin, isterseniz de limon suyu yerine portakal suyu kullanın. Ben hepsini birden yaptım, kereviz beyi önce pişirdim, sonra da bir güzel süsledim. Bakalım siz de beğenecek misiniz :)

Zeytinyağlı Şık Kereviz (6 kişilik)

1 orta boy kereviz
3 orta boy patates
1 soğan
1 portakal
1 tutam  rezene (tane)
3 yemek kaşığı zeytinyağ
1 yemek kaşığı un
Tuz, karabiber

Soğanı acı kokusu çıkana kadar zeytinyağ ile tencerede çeviriyoruz.
Kerevizi ekleyip 1-2 dakika çeviriyoruz, patatesi de ekliyoruz ve çeviriyoruz.
1 portakalı enine ikiye kesip içini çıkarıyoruz (kabuklar sunum için lazım olacak) suyunu tencereye ekliyoruz.
Rezene, tuz, karabiber, unu ekleyip karıştırıyoruz ve üzerini kaplayacak kadar su ekliyoruz.
Orta ateşte pişiriyoruz. 
Soğuduktan sonra ince kıyılmış kereviz yapraklarını ekliyoruz.
Portakal kabuğunun içini kerevizle dolduruyoruz.
Sonra da afiyetle yiyoruz !!!


24 Ocak 2012 Salı

İşte size kış salatası..

Bu kadar tanışma, kaynaşma yeter.. Geçelim artık tariflere..
Klasik şeylerden pek hoşlanmıyorum, en bilindik tencere yemeğine bile farklı bir şey eklemezsem çatlıyorum.
Kışa uygun, karışık, lezzetli, besleyici ve doyurucu bir salatayla başlamak istedim. Bence bir salatanın güzel olması için farklı tatları, dokuları ve renkleri bir arada bulundurması gerek, bence bu salata tam olarak bu özellikleri taşıyor. İster ana yemek yanına ister başlı başına bir öğün olarak tüketebilirsiniz. Genel olarak yumuşak tatlar hakim olduğu için ben balzamik sirkeyi bolca kullandım.




"İçinde bi ben yokum" salatası
1 su bardağı haşlanmış kuru fasülye
1 su bardağı haşlanmış nohut
1 su bardağı Meksika fasülyesi
1/2 su bardağı mısır
1/2 demet taze soğan
1/2 demet maydanoz
1/2 demet dereotu
1 adet kırmızı biber
7-8 adet salatalık turşusu
1 limon
2 çorba kaşığı zeytinyağı
2 çorba kaşığı balzamik sirke
Tuz, karabiber

17 Ocak 2012 Salı

Kuzucuklarım :)





Dedim ya eğitmen şeflik de yapıyorum diye, en zevklisi çocuklara pizza dersi vermek.
Oyunla karışık pizza yapıp beraber pişiriyor sonra da yiyoruz. Her defasında 20-25 çocuğum oluyor, genellikle 7-11 yaş grubu .. Nasıl tatlı nasıl şeker nasıl da uyanıklar :)
Önce beraber hamur yapıyoruz, güzelce yoğurup toplar haline getiriyoruz, sonra bir hokus pokuuuus..
Onların yaptığı minik hamur topları kocaman oluyor birden..
Saf küçükler  "aaaa nasıl olduuuu, hokus pokus gerçekmiiişşş" diyor, uyanık büyükler "haaayyyııırrr hokus pokus yoookkk, naaptıın hamurlaraaa" diyor. Benim için de her ders yeni bir eğlence oluyor. Yaşasın tatlı, saf, temiz, minik kuzucuklar :)

12 Ocak 2012 Perşembe

Hoş geldim sefa geldim :)

Daha çocukken bile benim için en güzel zaman annemin yanında mutfakta geçirdiğim zamandı. Bıkıp usanmadan annemin yemek yapışını seyreder ve ben de bir şeyler yapmaya heveslenirdim. Bir defasında evde herkes uyurken kurabiye yapmaya çalışıp tüm evi un, yağ , şekere bulamış ve annem tarafından sokakta oynamaya sepetlenmiştim.  Annemin çıldırıp beni ayak altından uzaklaştırma çabaları bile mutfaktan soğutamadı beni :)
Belki de abimin, sırf beni üzmemek için yaptığım o berbat kurabiyeleri büyük bir iştahla yemesi daha da çok kendime güvenmemi sağladı :)

En büyük hayalim Saint Joseph’ten mezun olduktan sonra Le Cordon Bleu’ye devam edip aşçı olmaktı. O zaman cesaret edip düşemedim hayalimin peşine, ne de olsa beni beyaz önlük içinde görmeyi hayal eden babama işletme okuyacağımı söylemek bile üzücü olmuştu benim için. Üniversiteyi bitirip uluslararası şirketlerde 7 yıl boyunca ürün müdürlüğü yaptım ama hayalim hep kalbimin bir köşesindeydi. Kurumsal hayattan çok bunaldığım bir dönemde okuduğum bir kitapta “kısa meditasyonlar yapın, kendinizi sizi en mutlu eden görüntünün içinde hayal edin” önerisini okuduktan sonra beni en çok mutlu eden görüntüyü buldum; kocaman bir kesme tahtasının başında mantar ile sarı ve kırmızı biber doğruyordum. Hayalimi daha fazla ertelemeyecektim, aşçılık okuluna gitmeye karar verdim ve Mutfak Sanatları Akademisi’nde profesyonel aşçılık programını tamamladım. Ardından Ataköy Sheraton’da stajımı yaptım ve girdiğim sınavlar sonucunda hem Milli Eğitim Bakanlığı Aşçılık diplomasını hem de tüm dünyada geçerli olan City & Guilds diplomasını aldım. Ardından kendi internet sitemi, www.misafirgeliyor.com 'u açtım, hem sitem üzerinden yemek satıyorum hem de eğitmen şeflik yapıyorum. 

Şimdi de yeni tarifleri, denediğim reçeteleri burada paylaşıyorum.

Tenceremiz bereketli, lezzetimiz bol olsun :)


Haaa bu arada, üzgünüm baba, hayalini eksik kurmuşsun, beyaz önlüğün yanında stetoskopu da hayal etmeliydin :)